Can Güvenliği Nedeniyle Yer Değişikliği Talebi
2023/4296 numaralı başvuru hakkında verilen 30/03/2023 tarihli Gönderme Kararı
Kamu Denetçiliği Kurumuna yapılan başvuruda özetle; […] Hastanesinde işçi kadrosunda görev yaptığını, eşinden ayrıldığını, boşandığı eşi tarafından tehdit edildiğini, beş yaşında kızı olduğunu, can güvenliğinin bulunmadığını, işçi kadrosunda olduğum için tayin olmadığını, uzaklaştırma kararında can güvenliği sebebi ile iş yeri değişikliği maddesi olmadığı için tayin talebinin ret edildiğini, darp raporu olduğunu, korkudan işe gidemediğini, yıllık izin kullandığını, maaşına haciz işlemi gerçekleştirildiğini, ev sahibinin mahkeme kararı ile evden çıkarttığını, şuan kalacak yerinin olmadığını, kök ailesinin Kastamonu İli, Bozkurt ilçesinde yaşadığını, görevine Bozkurt Hastanesinde devam etmek istediğini, İstanbul'da hem maddi hem manevi olarak yaşamasının mümkün olmadığını belirterek can güvenliğinin tehlikede bulunduğu gerekçesiyle tayin işleminin gerçekleştirilmesini talep etmiştir.
Bireyin maddi ve manevi varlığının korunması, yaşam hakkının kutsallığı karşısında, aile içi şiddet hakkında risk değerlendirmesi, başvuranın bireysel menfaati (can güvenliği) ile kamu menfaati (kamu hizmetlerinin gereği gibi yürütülmesi) arasında bulunması gereken dengenin birey aleyhine bozulup bozulmadığı, hakkın özünü zedelediği veya bireye katlanması güç bir külfet yüklenmesine sebep olup olmadığı yönünde değerlendirme yapılması,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Dilekçe Komisyonu ile İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon tarafından 04.03.2020 tarihinde kurulan Karma Alt Komisyonun Kamu Denetçiliği Kurumu 2019 Yıllık Raporu görüşmeleri kapsamında 03.06.2020 tarihinde Sağlık Bakanlığı Hukuk Genel Müdürlüğü tarafından uygulamayla ilgili, yöneticilerin, soyut kuralları, üst normları uygulama noktasında yaşadıkları problemi aşacak şekilde bir mütalaa verdikleri ve burada “Bu konuda özellikle can güvenliği gibi devletin pozitif yükümlülüğünün olduğu, can güvenliğini kişinin yaşama hakkını koruma noktasındaki bu pozitif yükümlülüğü çerçevesinde bu gibi durumları genel hükümlere göre değerlendirerek gerekirse bu risk çerçevesinde ataması, nakli yapılabilmelidir.” hususu da vurgulandığından, başvuranın maruz kalabileceği tehdit durumunun yeniden ele alınarak risk analizinin idarece ivedi olarak değerlendirilmesi ve mağduriyetinin giderilmesi amacıyla gereği için İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü ve Sağlık Bakanlığı’na Gönderme Kararı verilmiştir.
Gönderme Kararında AİHM kararlarında (OPUZ ve CİVEK- Türkiye), Devletin, şiddet mağduru olduğunu iddia eden başvuranı korumaya yönelik tedbirleri sağlama yönünde, pozitif yükümlülüğü olduğu vurgulanmıştır. AİHM, Opuz v. Türkiye kararında devletin yaşamı korumak için makul tedbirler alıp almadığını incelerken, “yetkililer farklı davranmış olsalardı, olayların başka bir biçimde sonuçlanabileceği ve ölümün gerçekleşmeyebileceği şeklinde kesin bir sonuca varılamayacağını belirtmiş ancak diğer taraftan; sonucu değiştirmeye ya da zararı hafifletmeye yönelik gerçek bir umut taşıyan makul önlemler almamasının, devletin sorumluluğuna yol açmak bakımından yeterli olduğunu hatırlat” mıştır. Bu durumda sadece adli makamlardan değil, idareden de aile içi şiddet hakkında bilgilendirilmesi üzerine, dikkatli bir biçimde risk değerlendirmesi yapması beklenmektedir. Sadece 6284 sayılı Kanun hükümlerine göre alınmış bir Mahkeme Kararı bulunmadığı gerekçesiyle, herhangi bir değerlendirme yapmaksızın başvuranın talebinin (kararımızda yer değiştirme talebinin) idarece reddedilmesi işleminin, tam da AİHM kararında belirtildiği üzere “gerçek bir umut taşıyan makul önlemler almamak” olarak nitelendirilmesi mümkündür.
Özetle, tavsiye kararında tabi olduğumuz uluslararası ve ulusal hükümlere göre yetkililerin (gerek adli gerek idari makamlar), kadına yönelik şiddet hakkında bilgilendirilmeleri halinde, dikkatli bir biçimde risk değerlendirmesi yaparak, yetkileri dahilindeki tedbirleri almaları gerektiği ve bu tedbirlerin 6284 sayılı Kanunda yazılanlarla sınırlı olmadığı hatırlatılmıştır.